Köpekler İçin Aktiviteler

Bir çok aile köpeğinin yorulmadığı için depresyonda ve stresli olduğunu düşünür, köpeğini yormak için günde 1-2 saat köpeğiyle uzun yürüyüşler, fiziksel aktiviteler yapmak için program yaparlar.

Bir köpeğin günlük hareket rutinine uyarak onu yormak, uyutmak gibi ütopik düşünceleriniz varsa mutlaka öncelikle işi gücü bırakıp triatlon sporcusu olarak hazırlıklara başlamanızı öneririm, ya da günlük 5-10 dakikalık köpeğinizin hem zihinini hem de bedenini harekete geçirecek ve karşılıklı iletişiminizi sağlıklı bir şekilde arttıracak aktiviteler bulmanızı öneririm.

Her köpeğin ilgisini çekecek aktivite farklıdır. Çünkü köpeğin ilgisini çekecek şeyi bulmak için onunla birebir vakit geçirmek gerekir, çoğu köpek gıdaya, topa, pet şişeye, halatlara, paçavralara vs değişik materyallere karşı ilgili olabilir.

Köpeğinizle yaratacağınız aktivitede dikkat etmeniz gerekenler,

1.Öncelikle köpeğinizle oyun oynadığınızı unutmayın.

2.Oyunla birleşen eğitimler her zaman olumlu sonuç verir.

3.Köpekler dünyayı duyularıyla algılarlar, aynı anda farklı duyularını harekete geçiren oyunlarda, hem zihin kapasitesi artaracak hem de daha kalıcı öğrenme sağlayacaktır.

4.Farklı duyuların kullanılmasıyla bu duyuların etkinliği artaracaktır.

5.Her oyun belirli bir süre sonra tek düze olmaya başlar, o nedenle köpeğinizi sıkmadan, her gün için bir oyununuz olsun ve haftada 3 den fazla aynı aktiviteyi peşpeşe yaparak köpeğinizi sıkmayın.

6.Aktiviteleriniz başlangıçta 5 dakikalık olsun ileriki zamanlarda aktiviteler 15 dakikayı geçmesin ve köpeğiniz sıkılmadan aktiviteyi sonlandırın.

7.Aktivite sonrasında kısa bir gezinti yapabilirsiniz.

8.Karşılıklı etkileşimde bulunup oyun arkadaşlığı yaptığınız aktiviteler sizinle köpeğiniz arasındaki ilişki olumlu yönde düzenler.

9.Aktivitelerde köpeğinizin şımarmamasına, fazla tacizkar olmamasına özen gösterin, sizi rahatsız edecek ve sıkacak hareketlerde bulunduğu zaman aktiviteyi sakince sonlandırın.

  1. Her aktivite için belirli bir başlangıç ve sonlandırma komutunuz olsun.

 

Herkese köpekleriyle birlikte güzel anlar dilerim.

Veteriner Hekim Gökhan DURUKAN

Kalbimdeki Patiler Sitesinde Hayvan Psikolojisi ve Davranış Bozuklukları Söyleşimiz

Arkadaşlıklarımızda, dostluklarımızda, ikili ilişkilerimizde yaşadığımız birçok sorun aslında iletişim bozukluğundan, birbirimizi anlayamamamızdan kaynaklanıyor. Empati yapmadığımız için zaman zaman da birbirimizi dinlemediğimiz için anlaşamıyoruz. Söylediklerimizi, hissettiklerimizi, davranışlarımızı anlamıyoruz… Aynı tüylü dostlarımızda olduğu gibi. Evet, kedi ve köpeklerin davranışlarını, psikolojilerini de anlayamadığımız için zaman zaman sorun yaşıyoruz. Aslında onlara nasıl yaklaşmamız gerektiğini daha net bir şekilde öğrenirsek belki aramızdaki birçok sorun da çözümlenmiş olacak.

Bu yüzden hayvan sahiplerinin öncelikli olarak hayvan davranışları ve psikolojini daha çok dikkate alması gerektiğine inanıyorum. Bunun için sevgili meslektaşım Gökhan Durukan’ın hayvan davranışları, psikolojisi ve eğitimi üzerine bulunduğu çalışmalara ve gözlemlerine değinmek istiyorum.

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdikten sonra mesleğine klinisyen veteriner hekim olarak devam ederken, uzmanlık eğitimini Hayvan Davranışları ve Psikolojisi konusunda Ankara Üniversitesi Fizyoloji ve İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünde multidisipliner bir eğitim alarak sürdüren Gökhan Durukan’a bakın neler sorduk…

Hayvan psikolojisi ve davranışları üzerine olan çalışmalarınla başlayalım…

Bu konudaki ilk çalışmalarım fakültede eğitimime başladığım dönemde özel bir köpek eğitim çiftliğinde köpeklerin dedektör alanında kullanımının dikkatimi çekmesiyle başladı. Bu çiftlikte köpek eğitimi konusunda staj yaparken, aynı zamanda köpek eğitimi sertifikaları aldım. Aynı dönemde AKUT İstanbul Köpekli Arama Birimi’nde gönüllü olarak çalıştım. Buradaki gözlemlerim ve deneyimlerim sonrasında bu alanın akademik olarak dikkate değer olduğunu düşünüp, Türkiye’de bir ilk olacak İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Köpek Psikolojisi ve Eğitimi Kulübü’nün kurucu başkanlığını üstlenerek, bir çoğu ilk olan faaliyetin ve çalışmanın gerçekleştirilmesine kulüp yönetimi ve üyesi arkadaşlarımla birlikte imza attım. Öğrenciliğim dönemimde birçok çalıştay, kongre ve etkinlikle hayvan davranışları, psikolojisi ve eğitimi konusunda yaptığım çalışmaları sözlü ve yazılı olarak sundum.

Şu anda mesleğimi klinisyen hekim olarak devam ettirirken, edindiğim tecrübeleri ve aldığım mesleki eğitimi, hayvan davranışları, psikolojisi ve eğitimi konusundaki akademik bilgilerle harmanlayarak, kliniklerde çokça rastlanan davranış bozuklukları ve psikolojik sorunlarla bana danışan ailelere ve pet hayvanlarının hayatlarını yaşanabilir hale getirmek  için onlara bu konuda profesyonel olarak yardımcı oluyorum. Bununla birlikte şu sırada da faaliyete geçme hazırlıkları devam eden bir köpek davranış ve eğitim okulunun yöneticisiyim. Daha önce de belirttiğim gibi, bu konuda bilgilerimin sürekli güncel olmasının sağlanması ve akademik olarak daha nitelikli çalışmalara imza atmak adına Hayvan Davranışları ve Psikolojileri konusundaki lisansüstü uzmanlık eğitimime devam etmekteyim.

İnsanların hayvanlarına olan yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsun?

Ülkemizdeki insanlar kültürel olarak hayvanlarla iç içe yaşama geleneğine sahip, nadir insanlar hariç birçok insanın hayvanları sevdiğini gözlerinden anlamak zor değil, bu gruba korkanlar da dahil. Hayvanları sevmek için fazla bir bilgiye gerek yok gibi gözükmekte fakat bu sevginin karşılıklı olması için onlara yaklaşım doğru olmalı ki bu da ancak hayvanlar konusunda bilgi sahibi olmaktan geçmekte. Maalesef ülkemizde bu konuda eksiklik var, çok temel konularda dahi insanların kulaktan dolma yanlış bilgilere sahip olduğunu görebiliyorum. Bunun için özellikle elimden geldiğince hayvan seven, besleyen, onları korumaya çalışan insanlara doğru bilginin ulaşması için hem yazılı basında, hem de etkinliklerde hayvanlar konusunda bilgi aktarmaya çalışıyorum. Geri dönüşlerden aldığım tepkilerden çıkartılabilecek sonuç, insanlara doğru bilgi aktarıldığı sürece, bu bilgiyi kullanmak için hevesli oldukları, bu da çok olumlu bir durum ve beni mutlu ediyor.

Kedi ve köpek psikolojisinden bahsedelim biraz da…

Kedi ve köpek psikolojisinin temelleri, psikolojinin bilim olarak kabul edildiği ilk zamanlara yani Pavlov’un o meşhur deneyine kadar uzanıyor, yani insan psikolojisinden eski. Veteriner hekimlik açısından çok önemli bir alan olduğunu düşünüyorum. Kliniğe bir hayvan geldiğinde, ailesi öncelikle köpeğinin mutlu ve sağlıklı olarak işlemlerinin bitirilip eve dönmesini istiyor, sağlık konusunda aşısı yapıldı tamam ama ya psikolojisi? Burada sağlığın bütüncül bir işlem olduğunu kabul etmek gerekli, mutlu olmayan bir canlının sağlığı elbet bozulacaktır. Eskiden modern insanın sorunu stres denirdi, artık şunu demek çok daha doğru modern canlıların sorunu stres. En basit haliyle evdeki kedimiz ve köpeğimiz de modern yaşama adaptasyonun bir getirisi olan strese maruz kalıyor. Bu nedenle ailelerin evdeki dostlarının psikolojilerini sağlığın önemli bir parçası olarak görmesi gerekli.

Psikolojik bozukluk hayvanlarda nasıl şekilleniyor? Hayvan sahipleri bunu nasıl anlayabilir? Ve bu süreç nasıl ilerliyor?

Psikolojik bozuklukların nedenleri her hastalıkta farklılık göstermekle birlikte genel olarak konuşmak gerekirse, medikal bozukluklardan kaynaklananlar ve psikolojik nedenlerden kaynaklananlar olarak ikiye ayırmak mümkün. Üçüncü bir neden ise ikisinin birlikte seyrettiği ve ayrım yapmanın gereksiz olduğu sorunlar. Medikal nedenlerden kaynaklananlar, beslenme yetersizliğine bağlı olanlar, ağrı kaynaklı olanlar, hormonel düzenleme bozukluğuna bağlı olanlar, yanlış ilaç kullanımına bağlı olarak gelişenler, nöromediyatör salınım bozukluğuna bağlı olanlar, anatomik bozukluklardan kaynaklı olanlar, merkezi sinir sistemine baskı yapan tümörlere bağlı olanlar, enfeksiyon kaynaklı olanlar, paraziter enfestasyona bağlı olanlar, iç organ bozukluklarına bağlı olanlar olarak sıralamak mümkündür.

Psikolojik nedenlere bağlı olanlar ise, sosyalizasyon yetersizliğine bağlı olanlar, korku kaynaklı olanlar, agresyon kaynaklı bozukluklar, anksiyete bozuklukları kaynaklı olanlar, yetersiz çevre zenginliği kaynaklı olanlar, travma sonrası oluşan strese bağlı olanlar, hiyerarşi yapı bozukluğu kaynaklı olanlar, yanlış öğrenme kaynaklı bozukluklar, yetersiz egzersiz kaynaklı bozuklar, eğitim eksiklikleri ve sahiplerin yanlış davranmaları sonucu oluşanlar olarak ayırmak mümkün olmakla birlikte her hastanın davranış bozukluğu kendine ayrı bir nedenle de oluşabilmektedir.

Bahsettiğim bu temel bilgilerin ışığında, hayvanlar her ortamda mutlaka kendi türüne özgü davranışlarını özgürce sergilemek istemektedir. Hayvanlar insanlarla birlikte yaşamaya başladıkça, insanın hazırladığı ve kurallarını insanın koyduğu ortamlarda yaşamasıyla birlikte, hayvanın psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamasının önemi de artmaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanamadığı durumlarda, hayvanlarda stres artmakta, vücutta stres hormonları faaliyete geçmekte, canlı bu süreci en iyi şekilde atlatmak adına kendini rahatlatmak ve korumak için bazı hormonel ve davranışsal düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır, fakat bu süreç belirli bir süre sonra devam ettirilememekte ve beyin ve davranış düzeyinde bozulmalar meydana gelmektedir. Bu söylediğimiz insanın istemsizce yaptığı hatalardan ve eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Tabii bir de hayvanlara yönelmiş fiziksel ve psikolojik şiddet eylemleri de olmaktadır, bu durumlarda tablo çok daha şiddetli olmaktadır.

Ailelerin bu sorunları anlaması çok önemli, erken dönemde sorunları fark eden aileler, sorun kronikleşip, tüm hayatı ele geçirmeye başlamadan fark ettiklerinde sorunun çözümü için harcanan emek, zaman ve maddi yük de azalmaktadır, tedavinin başarı yüzdesi artmaktadır, kronikleşen ve tüm hayatı ele geçiren sorunlarda çözüm için harcanan emek, zaman ve maddiyat da artmaktadır.

Çok temel gözlemler danışan aileye hayvanlarının psikolojik ve davranış bozukluğu konusunda bilgi verebilir. Temel olarak bunlar; yeme ve uyku düzeni değişiklikleri, ses ve görüntülere verilen ani tepkiler, pet hayvanımızın beden dilinin stres ve korku yönünde artması, pet hayvanının diğer hayvanlarla ve insanlarla sosyalliğinin bozulması, inleme ve sızlanma gibi sesle ilgili değişiklikler, fazla yalanma ve tımar davranışı, yoğun strese bağlı öğürme, kusma ve mide-bağırsak düzensizlikleri, dışkılama ve idrar yapma düzeninin bozulması, hayvanın uyarılara karşı toleransının azalması gibi gözlemlerin varlığı psikolojik bozuklukların anlaşılması için önemli bulgulardır. Her hayvanda daha önce de belirttiğim gibi kendine has davranışlar da görülebilmektedir.

Tabii bunları bir skala içerisinde değerlendirecek olursak net olmak lazım ki, kesinlikle sıfırdan zirveye çıkması çok nadir olmaktadır. Hayvanlar olumsuz duyguları da olumlu duyguları da hızlı öğrenebilmekte, bağlantıları hızlı kurmaktadır fakat yine de olumsuz koşullara karşı çoğunlukla direnmektedir. Danışan aileler sorunları görmekte, bir şeylerin olumsuz gittiğini algılamaktadır. Fakat profesyonel bir destek almadıkları sürece, yani sorunlar ortaya çıktığı anda müdahale edilmezse, ortam ve şartlar zaten bu sorunun ortaya çıkmasına müsait olduğundan, çoğunlukla bu davranışları ya pekiştirmekte ya da kısa süreli engelleyip sonrasında daha şiddetli olarak sergilenmesine neden olmaktadır.

Psikolojik tedavi süreci hayvanlarda nasıldır ve hayvan sahiplerine düşen görevler nelerdir?

Danışan aile hayvanlarında bir sorun olduğunu görüyor, öncelikle bu geçiştirilmeye çalışılabiliyor, kendi yöntemleriyle sorunu çözebilir miyiz düşüncesiyle bazı denemeler yapılıyor, Dr. Google’dan, belgesel kanallarından, Youtube’dan ve profesyonel olmayan kişilerden yardım alınmaya çalışılıyor. Bu süreçte hem vakit kaybı hem de motivasyon kaybı yaşanarak, danışan aile son çare olarak bana ulaşıyor ya da doğrudan bana ulaşılarak vakit kaybı yaşanmadan ve yüksek motivasyonla tedavi sürecine başlıyoruz. Danışan ailenin de kronik üzgün, stresli ve heyecanlı olmasını da kesinlikle anladığımı ve onlarla çoğunlukla empati yaptığımı belirtmek isterim 🙂

Danışan aile şikayetlerle ulaştığında, ev ortamında ya da klinik ortamında, bunu soruna göre belirliyorum, sorun yaşayan hayvanımızın davranış geçmişini, öyküsünü ve neler yaptığını, olayın şiddetini, sıklığını ve hangi davranış bozuklukları olduğu ayrımını yapmam için öğrenmem gereken bilgileri aldığım davranış muayenesini ve davranış testini uyguluyorum. Yapılan davranış muayenesi sonrasında bazen tek bir sorun, bazen birbiriyle iç içe sorunların varlığını ortaya koyup danışılan hayvanın durumuna göre, hayvana yönelik davranış terapisi, eğitim problemlerinin çözülmesi, ailenin davranışlarının değiştirilmesi için aileye eğitim programı, psikiyatrik ilaç tedavisi, çevre düzenlemesi, egzersiz ve aktivite düzenlemesi gibi çeşitli metotları tek ya da birlikte olarak danışan aileye tedavi için planlıyorum. Çoğunlukta tedavi süreci muayene sonrası ev ortamında sürmektedir. Ev ortamından algılamamız gereken, hayvanın sorunu yaşadığı yer, ev, bahçe, sokak, site içerisi, sorun neredeyse tedavi sürecimizde orada olmalıdır.

Davranış terapisi, köpeğin yanlış-hatalı bildiği davranış yerine doğru ve istenen davranışların hayvana stres yaşatmadan, onun deneyimlemesini sağlayıp, başarmasına yol göstererek yapılan bir tedavi olduğu için, hayvanımız bu süreçte hep olumlu tepkilerle karşı karşıya kalmakta, özgüveni artmakta, başarı hissi yaşamakta, övülmekte ve stres uyaranlarına çok kontrollü olarak maruz kalmakta, terapi oturumları boyunca mutlu olduğu için öğrenmesi ve başarısı da danışan aileler tarafından rahatlıkla gözlemlenmektedir. Bu süreçte hem hayvanımız mutlu hem de danışan ailenin yüzü gülmektedir, tedaviye karşı güveni artmaktadır.

Davranış terapilerinde kısa sürede olumlu yanıt almakla birlikte, tedaviler insanlarda da olduğu gibi davranışın kalıcı olabilmesi için zamana yayılmalıdır ve kontrollü, sistematik ve işin profesyoneli tarafından yapılmalıdır.

Danışan aileler de aktif olarak terapi sürecine katılmaktadır. Bu sayede olumsuz uyaranlarla karşı karşıya kalındığında aile hayvanlarını, önceki deneyimleri sayesinde yanlış bir davranışa maruz bırakmamakta ve doğru davranarak sürecin ve daha sonrasının olumsuz etkilenmemesi için bilinçlendirilmektedir. Çoğunlukla tedavi boyunca danışan aileye terapiler haricinde de süreç hakkında teorik bilgiler verilerek, uygulama+teorik bilgi eşleştirilmesi yapılması, daha bilinçli bir aile olması sürecine destek vermektedir.

Bu süreçte ailelerin üzerine düşen görev, hayvanlarının tedavisi için verilen bilgileri doğru kullanmak, verilen ev uygulamalarının yapılmasını sağlamak ve bu tedavi sürecindeki olumlu değişimden keyif almaktır.

Davranış bozukluklarının şekillenmesinde en büyük etken nedir peki? 

Doğru olduğu düşünülen yanlış bilgiler. Hayvanları yanlış bilgilerle çok yanlış davranışlara zorluyoruz, ülkemizde köpeklerin çok rahatlıkla ifade edebilirim ki kritik dönem dediğimiz sosyalizasyon dönemleri tamamen boş ve kontrolsüz geçiyor, bunun nedeni köpeklerin bilmem kaç aylıktan önce eğitilemeyeceği bilgisi. Oysa biliyoruz ki köpekler doğdukları andan itibaren eğitilebilirler. Ya da köpek havlıyor, köpeğin boynuna şok tasması takılmasını öneriyorlar, köpek yürüyüş yaparken çekiştiriyor, dikenleri iç tarafta olan boğma tasma takılıyor, yürüyüş problemleri ya da havlama problemi depresyona ya da anksiyete evriliyor böylece, aslında çok basit yöntemlerle profesyonelce çözülebilecekken bu sefer hayvanımıza istemeden eziyet ediyoruz.

Bir kedi tüylerini fazlaca yolup yara yapıyor ve fazlaca tımarlanıyor diye, derisine sarımsak-sirke sürülüyor, şimdi kedi neden yalanır bunu bilmeyen biri kediye sirke sürülebileceğini düşünür ama biliyorsak kediye yoğun kokulu bir sıvı sürüldüğünde kedinin kendini çok daha fazla yalayacağını ve strese neden olacağını bilirsek, o sirkeyi kediye sürmeyiz. Bu nedenle kedi ve köpekle yaşamaya karar verildiğinde, aynı bebek sahibi olmak gibi ki bebek kendi türümüz, burada daha zor bir görev var, başka bir türün bir bebeğiyle yaşayacağız, o tür hakkında temel bilgileri doğru kaynaklardan almalıyız, aileler veteriner hekimlerden bilgi talep etmeli. Örneğin köpek-kedi ile yaşama konusunda insanlara danışmanlıklarımız var bunlara katılmalarını bekleriz ki hata yapmasınlar, evlerini, ortamlarını, yaşamlarını doğru düzenleyebilsinler.

Hayvan sahiplerinin petlerine yaklaşım konusunda yaptığı en büyük hata nedir?

Çok net bir soru sorduğun için teşekkür ederim. Hayvan sahiplerinden ziyade insanların çoğunun hayvanlara yaklaşım konusundaki en büyük hatası, antropomorfizimdir yani hayvanları insanlaştırmak. Bu o kadar çok sık yapılan bir hata ki, terim olarak bile literatüre geçmiştir. Davranış bilimi açısından bakıldığında her hayvan türünün kendine has içgüdüleri olabileceği gibi, bununla birlikte türe özgü davranış özellikleri de mevcuttur. İnsanlar onlara insanmışcasına davrandıkları zaman onların tüm zenginliklerini yitiriyoruz. Bu davranışın sonucu olarak da hayvanlarda da kendi davranış özellikleri kısıtlanıp, başka türlü davranmaya zorlandığında, bu zorlanma yeri geliyor fiziksel şiddet, yeri geliyor sosyal mahrumiyet ya da sözlü ceza ile olumsuz pekiştirildiği için, canlı kendi davranışlarını sergileyememekte bu da canlı da strese neden olmaktadır. Stres sonucunda da davranış bozukluğu ve psikolojik rahatsızlıklar olarak nitelendirebileceğimiz sorunlar ortaya çıkmakta bu da canlının hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Peki önemli bir soruyla devam edelim… Engelli bir hayvana yaklaşım nasıl olmalıdır? 

Bir canlının tek engeli zihnidir ve aslında hayvanların doğal ortamlarda hayata adaptasyonları insanlara göre çok yüksektir. Bu nedenle onların davranış özellikleri göz önüne alınıp, insanın negatif etkisi etkilemediği sürece, olumlu yaklaşımlarla ve fiziki yapısının zarar görmesini engelleyecek önlemler alınıp, uygun ortam sağlandığında tüm engelleri ortadan kaldırmış oluyoruz.

Engelli hayvanların fiziksel özellikleri göz önüne alınıp, onlara uygun çevre zenginleştirmesi yapılması hem mevcut fiziksel özelliklerini kullanarak güçlendirmesine yardımcı olacak hem de psikolojik olarak gelişimini destekleyecektir. Örneğin, görme yetisini kaybetmiş bir kedinin mamasını, tane tane mama kabına yol yapacak kadar koyarak hem onun koku kabiliyetini geliştirebiliriz hem de oyalanmasına yardımcı oluruz.

Son olarak şunu söylemekte fayda görüyorum, hayvanlardaki davranış problemleri aslında veteriner psikiyatri ve psikoloji özelleşmesi diyebileceğimiz bir alanın öncüsü niteliğindedir. Bu nedenle bu konunun hafife alınmaması gerektiğini söylemek istiyorum. Hepimiz gibi hayvanların da bir hayatı mevcut ve bunu en iyi şekilde yaşamaları gerekir.

Benimle bu konu çerçevesinde bir söyleşi yaptığın için teşekkür ederim. Tek dileğim, davranış sorunları yaşayan ailelerimize ve hayvanlarımıza mutlu bir yaşantının uzak bir hayal olmadığının bilinmesini sağlamaktır.
Kaynak: http://www.kalbimdekipatiler.com/hayvanlarda-davranis-bozuklugu-ve-psikoloji/

Bir insanın ilk arkadaşı olmak!

thedodo.com internet sitesinin haberinde, otizmli bir ufaklığın, ilk arkadaşlığını rehabilitasyon merkezindeki köpekle kurduğu haberi yayınlandı.14670604_1359603430719559_1631371118711813473_n

Köpeklerin dünyada uzun süredir, rehabilitasyon çalışmalarında profesyonel olarak kullanıldığını biliyoruz. Ülkemizde de bununla ilgili çalışma yapan meslektaşlarımız ve terapistlerin de varlığı bizim için bir umut. Özellikle özel ilgi gerektiren bu alanda çok daha fazla köpekli terapilerin yaygınlaşmasını gönülden diliyorum.

Niehaus oğlunun Tornado isimli G.Retriever ırkı terapi köpeğiyle arkadaşlığına verdiği tepki ise gerçekten unutulmayacak türden.

Otizmle ilgili Tohum Otizm Vakfı‘nı inceleyebilirsiniz.

Sokak Köpeklerinin Davranışı ve Kontrolü Eğitim Semineri

İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner Hizmetleri Müdürlüğü kapsamında yapılan seminerimizde, sokak köpeklerininIMG_1148 tanımak, köpeklerin iletişim dilini ve beden dillerini öğrenmeyi sağlamak, sokak köpekleriyle iletişim temelleri konusunda bilgi sahibi olmak, köpek ısırıklarının önlenmesi için neler yapılması gerektiğini bilmek, köpeklerin sürü ve bireysel olarak davranışlarının görmek ve bu davranışlarının ne anlama geldiğini anlamlandırmak, sokak köpeklerinin sahada kontrolünü sağlamak ve tüm bu konuların uygulamada nasıl kullanılacağını ve en önem verdiğim hususlardan biri olan insancıl yakalama çalışmaları hakkında neler yapılabilir örneklerini tüm ilçe ve büyükşehir veteriner hizmetleri çalışanları olan veteriner hekimler, yakalayıcı ve bakıcı arkadaşlara anlatmaktan büyük keyif aldım.

2 gün boyunca toplam 94 katılımcı arkadaşlarımızla sokak köpekleri davranışları hakkında bilgi alışverişinde bulunduk.Gündüz teorik eğitimlerimiz sunum eşliğinde yapıldı sonrasında ise uygulama alanında sokak köpeklerinin beden dili, iletişim davranışları gibi sahada uygulama pratiğinde, veteriner hizmetleri çalışanlarına katkı sağlayacağını düşündüğümüz uygulamalar eşliğinde iki günümüzü dolu dolu eğitimler tamamladık.

Seminerimizin düzenlenmesinde ve sokak köpekleri popülasyonunun insancıl yönetimi için emek harcayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Veteriner Hekim Dr.Hande Özyoğurtçu Gültekin’e ve tüm katılımcılara teşekkür ederim.

Eğitim konu başlıkları için tıklayınız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.